Güç, Beden ve Toplum: Güzellik Merkezi Kimler Açabilir?
Bir Siyaset Bilimcinin Gözünden Güzelliğin İktidarı
Siyaset bilimi, genellikle devlet, yasa, iktidar ve meşruiyet kavramlarıyla anılır. Ancak çağdaş dünyada iktidar, yalnızca parlamentolarda ya da saraylarda değil, beden üzerinde kurulmaktadır. Güzellik merkezleri, bu yeni iktidar biçiminin sahnesidir: burada estetik, yalnızca kişisel bir tercih değil, siyasal bir eylemdir.
“Güzellik Merkezi kimler açabilir?” sorusu bu anlamda yalnızca bir ticari izin ya da mesleki yeterlilik meselesi değildir; aynı zamanda toplumun güç ilişkilerini, toplumsal cinsiyet rollerini ve vatandaşlık anlayışını yeniden üretme biçimidir.
Bu yazıda konuyu siyaset biliminin dört temel ekseninde inceleyeceğiz: iktidar, kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık.
—
İktidarın Görünmez Biçimi: Estetiğin Yönetimi
Michel Foucault’nun söylediği gibi, iktidar beden üzerinden işler. Güzellik merkezleri, bu anlamda modern iktidarın en incelikli araçlarından biridir: kimlerin güzel olabileceğine, hangi ölçülerin “bakımlı” sayılacağına ve hangi normların teşvik edileceğine dair sessiz ama derin bir düzen kurarlar.
Bir güzellik merkezini açma hakkı, yalnızca girişimci bir bireye değil, aynı zamanda “beden üzerinde söz söyleme” yetkisine sahip olana verilmiş bir ayrıcalıktır. Burada iktidar, estetik üzerinden işletilir.
Şu soruyu sormak gerekir: Bir güzellik merkezini kim açabilir değil, kim açmasına izin verilir?
Bu fark, siyasal yapının derinlerinde yatan meşruiyet mekanizmasını açığa çıkarır. Çünkü iktidar, her zaman kendini norm koyarak, izin vererek ve dışlayarak kurar.
—
Kurumlar ve Meşruiyet: Devletin Rolü
Bir güzellik merkezi açmak için Türkiye’de belirli kurumların onayı gerekir:
– Belediyeden işyeri açma ruhsatı,
– Sağlık Bakanlığı veya yerel sağlık müdürlüklerinden denetim onayı,
– Milli Eğitim onaylı güzellik uzmanlığı belgesi veya ustalık belgesi.
Bu şartlar teknik görünse de, siyaset bilimi açısından devletin “beden ekonomisi” üzerindeki denetimini gösterir. Devlet, yalnızca ekonomik değil, estetik alanı da düzenler; hangi hizmetin kim tarafından sunulabileceğini belirler.
Bu düzenleme biçimi, bir yandan kamu güvenliğini sağlama iddiasındadır; diğer yandan iktidarın meşruiyetini yeniden üretir. Çünkü her belge, her izin, aslında “devletin gözetimi altında güzellik” anlamına gelir.
Soru şu hale gelir: Bir bedenin güzelleşmesine bile devletin onayı mı gerekir?
Bu, modern vatandaşlığın sınırlarını sorgulatan politik bir sorudur.
—
İdeoloji: Güzelliğin Toplumsal Kodu
Her toplumun kendine özgü bir güzellik ideolojisi vardır. Batı’da bu, gençlik ve kusursuzluk kültüyle; Doğu’da ise zarafet, uyum ve ölçülülük idealleriyle ifade bulur. Türkiye’de güzellik merkezleri bu iki ideolojinin kesişim noktasında yer alır: hem modern hem geleneksel, hem özgürleştirici hem denetleyici.
Kadınlar için güzellik merkezi, toplumsal etkileşimin ve dayanışmanın mekânı olabilir; erkekler için ise stratejik bir yatırım alanı, kâr odaklı bir girişim. Erkek bakışı genellikle güç, statü ve sermaye üzerinden şekillenirken, kadın bakışı etkileşim, empati ve kendini gerçekleştirme üzerinden gelişir.
Bu farklı yönelimler, siyaset teorisinde “güç paylaşımı”nın kültürel izdüşümüdür.
Yani güzellik merkezleri sadece estetik değil, cinsiyetler arası güç dengelerinin de laboratuvarıdır.
Provokatif bir soru: Bir kadın güzelliğini yeniden tanımlarken, aslında iktidarı mı dönüştürüyor?
—
Vatandaşlık, Özgürlük ve Eşitlik: Kimin Hakkı Var?
Güzellik merkezi açmak, teknik olarak girişimcilik hakkıdır; ancak pratikte bu hak herkes için eşit değildir. Sermaye, eğitim, belge, mekân, çevre ve sosyal kabul düzeyi, bireylerin bu alanda var olma şansını belirler.
Vatandaşlık teorileri açısından bu durum, “biçimsel eşitlik” ile “gerçek eşitlik” arasındaki farkı hatırlatır.
Devlet herkese aynı hakları tanıdığını söyler; fakat toplumsal koşullar herkese aynı fırsatları vermez.
Bu nedenle güzellik merkezleri, ekonomik sınıfın ve toplumsal cinsiyetin çarpıştığı alanlardır.
Bir yanda kadın girişimciliğini destekleyen politikalar vardır, diğer yanda ataerkil iş kültürünün baskın olduğu bir ekonomi.
Bu ikili yapı, siyaset biliminin temel tartışmasını gündeme getirir: Özgürlük, gerçekten herkes için erişilebilir mi?
—
Sonuç: Güzelliğin Siyaseti
“Güzellik Merkezi kimler açabilir?” sorusu, yalnızca idari bir prosedür değil, siyasal bir metafordur.
Her açılan merkez, bireysel özgürlüğün, ekonomik girişimciliğin ve toplumsal denetimin kesiştiği noktada doğar.
Güzellik merkezleri, görünürde özel alanlardır; ama derinlerinde kamusal düzenin yansımaları saklıdır.
Devlet gözetler, ideoloji yön verir, piyasa belirler, kadınlar ve erkekler bu oyunun farklı kurallarına göre hareket eder.
Şu sorularla bitirelim:
– Güzellik gerçekten kişisel midir, yoksa siyasal bir davranış mıdır?
– Kadınlar güzellik merkezlerini açarak kamusal alanda daha fazla güç mü kazanıyor, yoksa yeni bir sistemin parçası mı oluyorlar?
– Devletin izin verdiği güzellik, özgürlüğün ta kendisi midir, yoksa estetik bir gözetim biçimi mi?
Belki de cevap, aynaya bakan herkesin yüzünde gizlidir: Güzellik, iktidarın en zarif maskesidir.