Zonguldak Eskiden Hangi İle Bağlıydı? Tarihin Tozlu Sayfalarından Bir Şehir Hikâyesi
Tarihi şehirlerin geçmişine dair merak, aslında bir ülkenin kimliğini anlamanın en güzel yollarından biridir. Bazen bir şehir tabelasının ardında yatan hikâye, sadece coğrafyanın değil, insanların da kaderini şekillendirir. Ben de bugün sizlerle, Türkiye’nin sanayi hafızasında derin izler bırakan Zonguldak’ın geçmişine, özellikle de “Zonguldak eskiden hangi ile bağlıydı?” sorusuna tarihî belgeler ve insana dokunan öyküler eşliğinde bir yolculuğa çıkmak istiyorum.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e: Zonguldak’ın İlk Yılları
Zonguldak, bugün Karadeniz’in önemli şehirlerinden biri olarak bilinse de, tarih sahnesine ilk çıkışında bağımsız bir il değildi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bugünkü anlamıyla bir şehir statüsünde olmayan Zonguldak, uzun yıllar boyunca Bolu Sancağı’na bağlı küçük bir yerleşim olarak varlığını sürdürdü. 19. yüzyılın ortalarına kadar köy görünümünde olan bu yerleşim, asıl önemini kömürün keşfiyle kazandı.
1829 yılında Ereğli yakınlarında taş kömürünün bulunması, bölgenin kaderini değiştirdi. Osmanlı için enerji anlamında stratejik bir öneme sahip olan bu madenler, Zonguldak’ın gelişimini hızlandırdı. Ancak tüm bu gelişmelere rağmen, Zonguldak idari olarak hâlâ Bolu’ya bağlıydı. Yani bugünkü sanayi kenti Zonguldak, bir zamanlar Bolu’nun küçük bir kıyı köyüydü.
Kömürün Şehri: Sanayileşmenin Getirdiği Dönüm Noktası
19. yüzyılın sonlarına doğru kömür üretiminin artmasıyla birlikte Zonguldak, Osmanlı’nın ve daha sonra genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sanayi altyapısında kilit rol oynamaya başladı. 1867 yılında kurulan Ereğli Havzai Fahmiye Madenleri Müdürlüğü, bölgenin önemini resmî olarak da tescilledi. Bu gelişmeyle birlikte Zonguldak artık sadece Bolu’nun bir kasabası olmaktan çıkıyor, ekonomik anlamda bağımsız bir kimlik kazanıyordu.
1910’lu yıllarda Zonguldak artık Bolu’ya bağlı bir nahiye değil, Kastamonu Vilayeti’ne bağlı bir kaza statüsündeydi. Bu değişiklik, bölgenin idari açıdan yükselişinin ilk sinyallerindendi. Ancak şehir, hızla büyüyen kömür endüstrisi ve artan nüfusu ile artık kendi başına bir vilayet olmayı hak ediyordu.
1924: Bağımsız Bir Vilayetin Doğuşu
Ve nihayet tarih 1 Haziran 1924’ü gösterdiğinde, genç Türkiye Cumhuriyeti yönetimi Zonguldak’ın bu hızlı yükselişini dikkate alarak önemli bir karar aldı: Zonguldak artık bağımsız bir il (vilayet) olarak ilan ediliyordu. Böylece Osmanlı döneminde Bolu’ya, ardından Kastamonu’ya bağlı olan bu küçük kıyı yerleşimi, cumhuriyetin sanayi kalbi olarak yeni bir sayfa açtı.
O dönemin gazetelerinde “Madenin Şehri Artık Vilayet Oldu” manşetleri atılırken, Zonguldak halkı için bu gelişme yalnızca idari bir değişiklik değil, aynı zamanda gurur kaynağıydı. Yeni vilayet statüsüyle birlikte şehirde okullar, limanlar, demiryolu hatları ve işçi mahalleleri hızla inşa edildi. Zonguldak artık sadece kömürle değil, insanıyla, emeğiyle ve hikâyesiyle de bir şehir hâline gelmişti.
İnsan Hikâyeleri: Madenle Büyüyen Kent
Zonguldak’ın geçmişi sadece harita değişikliklerinden ibaret değil. Örneğin 1930’larda maden işçisi olarak çalışan Mehmet Usta’nın hikâyesi, bu dönüşümün en güzel örneklerinden biridir. Mehmet, köyünden çıkıp kömür ocaklarında çalışmaya başladığında Zonguldak henüz genç bir vilayetti. Yıllar içinde maden sayesinde ev aldı, çocuklarını okuttu, torunları şehirde mühendis oldu. Bugün hâlâ Zonguldaklı ailelerin hafızasında bu tür hikâyeler, şehrin kimliğinin temel taşlarıdır.
Bugünün Zonguldak’ı: Geçmişten Geleceğe Bir Köprü
Günümüzde Zonguldak, Türkiye’nin kömür üretiminde hâlâ önemli bir rol oynuyor. Ancak şehir artık sadece madencilikle değil; üniversitesi, limanı ve kültürel mirasıyla da ön plana çıkıyor. 1924’te bağımsızlığını kazanmasaydı, belki de bu kadar güçlü bir kimliğe sahip olamayacaktı. İşte bu yüzden, “Zonguldak eskiden hangi ile bağlıydı?” sorusu sadece bir tarih bilgisi değil, aynı zamanda bir dönüşüm hikâyesidir.
Son Söz: Bir İlin Doğuşu, Bir Halkın Hafızası
Zonguldak’ın Bolu’dan başlayan yolculuğu, Kastamonu üzerinden geçerek bağımsız bir vilayete dönüşmesiyle tamamlandı. Ancak bu hikâye bitmedi; her yeni nesil, bu geçmişten aldığı güçle geleceğe yeni sayfalar eklemeye devam ediyor.
Peki sizce Zonguldak’ın bu dönüşümü sadece sanayiyle mi açıklanabilir? Yoksa insanın emeği, mücadele gücü ve toplumsal değişim arzusu da bu hikâyenin en önemli kahramanı mı? Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşın, birlikte bu tarihi yolculuğu daha da derinleştirelim.